14 yaşındaki Arda hayatını kaybetmişti: ‘MESEM çocuk emeği sömürüsüdür’

DİSK’e bağlı Birleşik Metal İşçileri Sendikası (Birleşik Metal-İş), çocuk işçiliğine yasal kılıf sağlayan ve son aylarda peş peşe çocuk ölümleriyle gündeme gelen Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) uygulamasına ilişkin basın toplantısı düzenledi.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde bugün gerçekleşen toplantıya; Birleşik Metal-İş’in üyeleri ve yöneticileri, DİSK’e bağlı Limter-İş, Dev Yapı-İş, Emekli-Sen, Enerji-Sen, KESK’e bağlı Eğitim Sen ile EMEP, SOL Parti, TİP ve Gençlik Komiteleri’nden temsilciler katıldı.

14 yaşındaki MESEM öğrencisi Arda Tonbul, haftada dört gün staj adı altında Hadımköy’deki Özkanlar Metal Fabrikası’nda çalıştırılıyordu. Yasaya göre yanında mutlaka bir usta öğreticinin bulunması gerekirken sac büküm makinesinin başında yalnız bırakılan küçük çocuğun başı makineye sıkıştı. 16 dakika boyunca kimsenin görmediği Arda, bir hafta süren yaşam mücadelesinin ardından 15 Ocak’ta hayatını kaybetti. Arda, memleketi Giresun’da, henüz yedi aylıkken yitirdiği annesinin yanına defnedildi.

Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Özkan Atar, Arda’nın iş cinayetinde ölen ne ilk ne de son MESEM öğrencisi olduğuna dikkat çekti. Arda’nın ölümünün üzerinden henüz bir ay bile geçmemişken iki MESEM öğrencisinin daha hayattan koparıldığını hatırlatan Atar, “Kütahya’da 15 yaşındaki Erol Can Yavuz, Kilis’te ise 17 yaşındaki Murat Can Eryılmaz yaşamını yitirdi. Yalnızca son altı ayda staj adı altında çocuk işçiliğine, çocuk emeği sömürüsüne yasal kılıf hazırlayan MESEM uygulaması nedeniyle yaşları 14 ile 17 arasında değişen 8 çocuk hayatını kaybetti” dedi.

MESEM: ÇOCUK İŞÇİLİĞİNE YASAL KILIF

“Mesleki eğitim” adı altında öğrencilerin ucuz işgücü olarak kullanılmasının, 2016 ve 2021 yıllarında yapılan iki yasa değişikliğiyle ciddi biçimde arttığını belirten Atar, “bu yasal düzenlemelerle mesleki eğitimin en önemli sacayağını oluşturan meslek liselerindeki öğrencilerin fiilen okuldan ayrılmasının ve çocuk işçi olarak çalışmasının önünün açıldığını” ifade etti.

Özellikle 2021 yılında yapılan yasa değişikliğiyle MESEM’lere yönelik talebin patladığını söyleyen Atar, “Bu düzenleme doğrultusunda tüm meslek liseleri bünyesinde MESEM açıldı. MESEM kapsamında staj yapacak 9, 10 ve 11’inci sınıf öğrencilerine asgari ücretin en az yüzde 30’u, 12’nci sınıftaki kalfalara ise asgari ücretin en az yarısı kadar ödeme yapılması kararlaştırıldı. Bu ücretler İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanıyor. Böylece işverenler, hiçbir maddi külfeti olmadan, kamu kaynaklarını kullanarak stajyer öğrencileri çalıştırıyor” diye konuştu.

MESEM ÖĞRENCİLERİNİN 300 BİNİ ÇOCUK

Atar, bugün 81 ildeki sanayi bölgelerinin tamamında MESEM açıldığını, MESEM programına kayıtlı yaklaşık 1,5 milyon öğrenci bulunduğunu belirtti. Bu öğrencilerin 300 bine yakınının 18 yaşın altında olduğuna dikkat çeken Atar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu öğrenciler, denetim ve takipten yoksun şekilde, çocuklar için uygun olmayan koşullarda çalıştırılıyor. İş Kanunu’nun 71’inci maddesine göre 15 yaşından küçük çocukların ağır işlerde çalışması yasak. Ancak yaşı 14’e kadar inen bu çocuklar, çırak ya da stajyer adı verilerek, metal fabrikaları gibi tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinde bile bedensel, zihinsel ve psikolojik gelişimleri tamamlanmadan çalışmak zorunda bırakılıyor.

Dolayısıyla mevcut uygulama, bu haliyle hem mevzuata hem de Türkiye’nin tam 30 yıl önce onayladığı BM Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi ile 1998’de onayladığı 138 sayılı ILO Asgari Yaş Sözleşmesi’ne aykırı. Mesleki eğitim adı altında uluslararası standartlara uygun olmayan bir çocuk çalıştırma biçimi norm haline getiriliyor.

MEB’e bağlı eğitim kurumları aracılığıyla işçi olarak sermayeye pazarlanan çocuklar, daha birinci sınıftan itibaren okullarından koparılarak sanayiye sokuluyor. Sistem, çocukların haftanın 4 gününü fabrikada, 1 gününü okulda geçireceği şekilde kurgulanmış. Ancak alandan gelen bilgiler, çocukların çok daha fazla süreyle çalıştırıldığına işaret ediyor.”

ÇOCUKLARIN SAĞLIĞI, HAYATI TEHLİKEDE

Bu çocukların işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından da çok büyük risk altında olduğunun altını çizen Atar, “Çocukların fabrika ortamında bulunması, tehlikeli koşullarda çalıştırılması, tıpkı Arda gibi makinenin olduğu yerde tek başına bırakılması, daha vücut gelişimini tamamlamamış çocuklara erişkinlere yönelik kişisel koruyucu donanım verilmesi ya da hiç verilmemesi, hijyen kurallarına uyulmaması, ısınma ve havalandırmanın yeterince olmaması gibi ihmaller, çocukları büyük tehlikelerle yüz yüze getiriyor” dedi.

İşletme sayısının çokluğu, öğretmen eksikliği ve zamansızlık gibi nedenlerle çocukların mesleki gelişimi ve esenlik durumunun koordinatör öğretmenlerce de takip edilemediğini söyleyen Atar, “Birçok yerde yalnızca çocuğun devam-devamsızlık durumuna bakılabiliyor. Öte yandan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı başta olmak üzere kamu kurumlarının sorumluluğunda olan denetimlerin de son derece yetersiz oluşu, sorunu daha da büyütüyor” şeklinde konuştu.

MESLEK LİSELERİ ÇOCUK İŞÇİ BULMA KURUMUNA DÖNDÜ

Atar, MESEM uygulamasıyla ilgili şu noktalara da dikkat çekti:

“Öğrencilerin ücretlerinin İŞKUR tarafından ödenmesi, işverenlerin uygulamayı suiistimal etmesine neden oluyor. Birçok işveren yeni işçi alarak en az asgari ücret ödemek ve diğer işçilik maliyetlerini karşılamak yerine, MESEM kapsamında çocukları işçileştirerek masraflarını sıfırlıyor.

MESEM programlarında hangi işlerin hangi yaşlara uygun olduğu konusunda herhangi bir standart bulunmuyor. Bu belirsizlik nedeniyle öğrenciler ya yaşlarına hiç uygun olmayan ağır işlerde ya da ayak işlerinde çalıştırılabiliyor. Bu sebeple mesleki bilgi ve beceri edinemiyorlar.

MESEM ile birlikte mesleki ve teknik liseler çocuk işçi bulma kurumuna dönmüş durumda. Bu uygulamayla meslek liselerinin altı boşaltılıyor; çocukların okullarında, atölyelerinde görmeleri gereken pratik eğitimler tamamen ortadan kaldırılıyor. Çocuklar doğrudan fabrikalara ucuz işçi olarak gönderiliyor.”

Ülkede yaşanan ekonomik kriz, derin yoksullaşma ve yüksek işsizlik oranları düşünüldüğünde, MESEM projesine aileler ve öğrencilerden gelen talebin yüksekliğinin anlaşılabilir olduğunu dile getiren Atar, “Ancak bu proje ve projenin uygulanma biçimi, çocukların sağlıklarına hatta hayatlarına mal oluyor. Normal koşullarda fabrikalardan içeri adım bile atamaması gereken ufacık çocuklar bizzat devlet eliyle, kamu kaynaklarıyla fabrikalara sokuluyor ve çocuk işçiliği, çocuk emeği sömürüsü meşrulaştırılıyor. Mesleki eğitim vermesi gereken okullar, çocuk emeğinin ticaretini yapan kurumlar haline dönüştürülüyor” ifadelerini kullandı.

Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Özkan Atar, konuşmasının sonunda şu talepleri sıraladı:

“*MESEM projesinden derhal vazgeçilmelidir. Kamu kaynakları sermayenin çıkarı doğrultusunda çocuk işçiliğine yasal kılıf sağlayan MESEM’ler için değil, gerçek ve nitelikli bir mesleki eğitim için meslek liselerinin güçlendirilmesi amacıyla kullanılmalıdır.

*Staj yapacak öğrenciler için yaş sınırı getirilmelidir. Staj alanları çocukların fiziksel, ruhsal ve akademik gelişimleri için uygun olmalı, sistematik olarak denetimi ve takibi yapılmalıdır. Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde çocuğun üstün yararı gözetilerek ek önlemler alınmalı, koruyucu düzenlemeler yapılmalıdır.

*Meslek liseleri bünyesindeki okul atölyelerine, işliklere yatırım yapılmalı; çocuklar ilk pratik eğitimlerini bu atölye ve işliklerde yapmalıdır. Öğrenciler temel mesleki dersleriyle altyapıları oluştuktan sonra, son sınıfta, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin eksiksiz alındığı, denetim ve takibin sağlandığı koşullarda sınırlı sürelerle fabrika ortamına sokulmalıdır.

*Öğrencilerin staj yapacağı işyerlerinin seçimi için kriterler net şekilde belirlenmeli, bu kriterleri yerine getirmeyen işyerlerine öğrenci gönderilmemelidir. İşletmelere kurallara uymamaları ve yasa dışı işlem yapmaları durumunda etkin yaptırımlar uygulanmalıdır. Stajyer öğrencilere uygun kişisel koruyucu donanım sağlanmalıdır.

*Usta öğreticilik belgesi alma koşulları zorlaştırılmalı, usta öğreticiler yüz yüze ve uygulamalı pedagojik eğitimden geçirilmelidir.

*12 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin yerine getirilen ve 2012 yılında yasalaşan 4+4+4 eğitim sistemi, çocuk işçiliğini besleyen bir sistemdir. Bu nedenle kademeli eğitimden vazgeçilmeli, yeniden 12 yıllık zorunlu temel eğitime dönülmelidir.

*Çocuk işçiliği yoksulluğun bir sonucudur. Yoksullukla mücadele kapsamında gerekli sosyal politikalar hayata geçirilmelidir. Çocuk işçiliğine ve çocukların örgün eğitimden koparılma riskine karşı meslek lisesi öğrencilere ve ailelerine ekonomik destek sağlanmalıdır.”

“BAŞKA ARDALAR ÖLMESİN”

Arda Tonbul’un babası Raşit Tonbul ise, şunları söyledi:

“Acımız çok büyük, hâlâ acımızı dindiremedik. Ailece yıkıldık; annesi, kardeşleri, hepsi üzüntü içerisinde. 14 yaşında bir çocuğun normal şartlarda ağır işlerde çalıştırılmaması gerekiyor. Maalesef tedbirler yok, donanım yok, denetim yok ve ihmaller çok fazla. Zaten benim çocuğum da ihmal sonucu yaşamını yitirdi. Belki orada bir yetkili olsa çocuğum ölmeyecekti, 16 dakika çok uzun bir süre. Başka Ardalar ölmesin, bu işyerlerinde gerekli önlemler alınsın. Devlet yetkililerinden tek isteğim bu. Çocukların bu işyerlerinde olgunluk yaşlarına gelmeden çalıştırılmamasını talep ediyorum.”

Açıklamanın ardından sendikalardan ve siyasi partilerden temsilciler ile işçiler de söz alarak deneyimlerini ve görüşlerini paylaştı. Katılımcılar, MESEM’lere ve devlet eliyle meşrulaştırılan çocuk emeği sömürüsüne karşı ortak ve kararlı bir mücadelenin gerekli olduğuna vurguladı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir